8 Eylül 2014 Pazartesi

KAÇAMAYAN KAÇAKLAR


Güven Birkan,
08.09.2014

Üç gündür süren fırtına kesilir gibi oldu; Ağustos ayında, adını bilemediğimiz “programlı” fırtınalardan biri. “Yarın artık denize çıkabiliriz” diye düşündük. Ama aynı anda aklımıza “kaçaklar” geldi; batılıların çomakları ile yaşanmaz duruma gelen ülkelerinden, batıya kaçmaya çalışanlar, insanca yaşam arayışı içinde. Bu hava Yunan adalarına kaçak taşımak için de çok uygun, ama onlar herhalde sabahı beklemeyecekler, gecenin karanlığından yararlanmaları gerek.

Biraz ötemizde bağlı Sahil Güvenlik teknelerinde Gece yarısına doğru, bir hareket başlıyor. Belli ki denetime çıkacaklar. Teknelerin birinin motoru çalışıyor. Rüzgar hafiflemiş olsa da egzoz kokusunu tam üzerimize üflemeye yetiyor. “Bir an önce gitse de daha fazla zehirlenmesek” diye söyleniyoruz. O arada uyuya kalmışız.

İnsan sesleri ile uyanıyorum. Gün ağarmış. Dışarı çıkıp bakıyorum; tahminimiz doğru çıkmış; sahil güvenlik botu yanaşmış, sivil giyimli insanlar birer birer güvertede beliriyor. İlk görünen kaçak, yaşını belki henüz doldurmuş bir bebek; iri yapılı Afrikalı bir annenin kucağında; nedense önce bebeği fark ediyorum, o kocaman siyah anneyi değil. Güvertede dengede durmakta zorlanıyor bebeği, turuncu tişörtlü sahil güvenlikçiye uzatıyor; güvenlikçi, bebeği bağrına basıp, yandaki tekneye zıplıyor, sonra rıhtıma çıkıyor; bekliyor, anne de karaya ayak basınca bebeği teslim ediyor.

30-35 kişi çıkıyor o küçücük teknenin içinden. Çoğunun üzerinde can yelekleri var. Sahil güvenlikçiler onlara hem yardım ediyor, hem de denetim altında tutmaya çalışıyor. Hepsi tekneden inince sayım için, düzgün bir biçimde yere oturtuluyorlar. Çeşitli renkte insanlar var, büyük olasılıkla farklı kıtaların insanları, Avrupa hariç. Hangi dilden iletişim kurulduğunu anlayamıyorum, büyük olasılıkla bir kaç dil konuşuluyor. Sahil güvenlikçilerle birlikte dolaşmasından anladığım kadarıyla, kaçak kadınlardan biri konuşulanları çeviriyor; neceden neceye?

Bir cankurtaranın sahilde hazır tutulduğunu fark ediyorum; anne ile bebeği alıp gidiyor. Ötekiler sayım sonrası yükselen güneşten korunmak üzere hazırlanmış bir tentenin altındaki banklara oturup beklemeye başlıyorlar kendi aralarında fısıltıyla konuşarak. Günün ilerleyen saatlerinde bir otobüs gelip hepsini alıp götürüyor. Sahil Güvenlik personelinin rutin bir gece nöbeti, öğlene doğru sona eriyor.

Bu seferki gruptakilerin giyimlerinin çok düzgün olduğunu, eşyalarını sırt çantalarında taşıdıklarını fark ediyorum; sanki bir turizm acentesi kanalıyla bir araya gelmiş bir gezgin grubu görünümündeler. Bu seferki diyorum, çünkü her bir kaç ayda bir benzer bir olay yaşanıyor. Bazılarını tekneleriyle birlikte getiriyorlar, tekneler de burada rıhtımda birikip duruyor. Bu kaçaklar ülkelerine geri mi gönderiliyor? Sığınma hakkı veriliyor mu? Geri gönderildiklerinde ülkelerinde neler yaşayacaklar? Güçlükle toparladıkları paraları da kaçak tüccarlarına kaptırdıktan sonra onları nasıl bir gelecek bekliyor? Hiç bir fikrim yok. Tanrı sonlarını hayır eylesin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder